GÖNLÜMÜN SULTANINA (1)
Destân olmuş dillere Leylâ ile Mecnûn
Mısrâlarda övgüler, Ferhât ile Şirine
Benim bu sevdam ise târihe ikram olsun
Canân-ı Cân dan bildim, rastlanmadı böylesine
İçimde bir yanardağ, gönlümde volkan oluştu
Patlasam, lâvlarım anlatırmı beni sana?
Bu mısrâlarda dilim değil kalbim konuştu
Bu kalem, bu şiir, anlatırmı beni sana?
Adını kalbime nakşettim yârim senin
Toplasam gülleri senin ter kokun etmez
Baktığında, gönlümü parçaladığın gözlerin
Bin yıl seyretsem onları vallahi bana yetmez
Düşlerimi süsledin o tatlı bakışınla
Âmâ oldum göremem senden başkasını
Yüreğim yansada gün be gün senin nârınla
Yanıp kül olsam sevemem senden başkasını
Yoluna güller sersem, toz olsam ayağına
Kabûl edermisin beni acaba kölen olsam
Adını duymak bile haz veriyor bana
Bir nebze nazâr etsen, gâm yemem ateşte yansam
Çölde ki serâp değil, gönlümde ki sultân ol
Susamışım sana, âb-ı aşktan içir bana
Sana iltica etmek, göster acep hangi yol
Ârife târif ne hâcet, vuruldum anlasana
Yağan karlara seslendim, akan yağmurlara
Ne olur götürün beni sel olunda yârime
Mümkün olsada heyhât otursam bulutlara
Uçursalar beni sevdiğim o nâdideme
Mehtâp’ın nûru yüzüne vurmuş kamaştı gözüm
Yıldızlara sordum seni; bekle dediler
Her seher vaktinde seni arar divâne gönlüm
Bülbüllere sordum seni; bekle dediler
Sana kavuşmak ahirete kalmaz inşâllah
Kabûl etmen için lütfet ne yapmam gerek?
Tutuşmuşum sana aşkından ölsemda billâh
Emrine âmâdeyim söyle; ölmem mi gerek?
O halde canım fedâ olsun
Yeter ki gönlün hoş olsun
BİTANEM!!!
M. Fatih
20.07.2003